Hile hukukumuzda irade bozukluğu hallerinden biridir. Bir sözleşmenin geçerliliği tarafların karşılıklı olarak birbirine uygun olarak açıkladığı iradeye bağlıdır. İrade bozukluğu hallerine ilişkin hükümler 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiştir.Hile iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil davaları yolsuz tescil hukuki nedenine dayalı olarak açılmaktadır. Bir gayrimenkulün hile ile devrinin gerçekleştirildiği iddiasına dayanan tapu iptali davasında aşağıdaki kriterler göz önünde bulundurulmalıdır;

1. Davanın Hukuki Dayanağı

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 36. Maddesine göre: Taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı değildir. Üçüncü bir kişinin aldatması sonucu bir sözleşme yapan taraf, sözleşmenin yapıldığı sırada karşı tarafın aldatmayı bilmesi veya bilecek durumda olması hâlinde, sözleşmeyle bağlı değildir.

2. Hilenin Tanımı

“Hile” (aldatma); genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır.

3. Hilenin Varlığının Kabulü İçin Bazı Şartların Gerçekleşmesine İhtiyaç Vardır

  • Birinci şart: Aldatma fiilidir.
  • İkinci şart: Aldatma kastıdır.
  • Üçüncü şart ise illiyet bağıdır.

4. Hak Düşürücü Süre 1 Yıldır

Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. 1 yıllık sürenin dava açma süresi değil karşı tarafa hile nedeniyle sözleşmenin geçersiz olduğunu bildirim süresi olduğu kabul görmektedir.

Geçerliliği açısından herhangi bir şekle bağlanmamış olan bu beyan, karşı tarafa ulaştığı andan itibaren sözleşme ilişkisini (hangi görüş benimsenmiş olursa olsun) kesin hükümsüz hale sokar, iptal beyanı geri alınmaz.

5. Yargıtay Kararlarına Göre Davacının Hileyi Öğrenme Tarihi İddiasının Aksini İspat Yükü Davalı Tarafındadır

Hak düşürücü sürenin yani hileyi öğrenmenin ne zaman başladığına ilişkin öncelikle konunun açıkça belirtildiği noterden gönderilmiş ihtarname, açılmış bir dava dosyası gibi somut yazılı deliller değerlendirilir. Belirtilen türde açık bir yazılı delil bulunmuyorsa hilenin öğrenilme tarihinde davacının beyanının aksini ispat külfeti davalı taraftadır. Davalı hilenin öğrenilme tarihine ilişkin delil sunamazsa davacının hileyi öğrendiğini iddia ettiği tarih geçerlidir.

6. Aldatmayı/Hileyi İspat Yükü Aldatılan Tarafa Aittir

7. Hile Her Türlü Delille İspat Edilebilir, İptal Hakkının Kullanılması Hiçbir Şekle Bağlı Değildir

HMK 203/1-ç maddesi uyarınca hile hukuki nedenine dayalı davalarda tanık dinletilebilir. Tanık delili bu davaların en önemli ispat unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır.

8. Hile Kesin Hükümsüzlük (Butlan) Hali Değildir

Türk hukukunda irade bozukluklarına bağlanan yaptırım kesin hükümsüzlük (butlan) hâli değildir.

9. Koşulların Varlığı Halinde Aldatılan Taraf Hakkını Kullanmak Suretiyle Hukuki İlişkiyi Geçmişe Etkili (Makable Şamil) Olarak Ortadan Kaldırabilir ve Verdiği Şeyi Geri İsteyebilir

10. Hileyi Birlikte Gerçekleştirenler Arasında Mecburi Dava Arkadaşlığı Olmadığından Bir veya Birkaçı Dava Edilebilir

11. Ceza Mahkemesi Kararında Taşınmaz Devrinin Hile ile Gerçekleştiği Olgusunun Kabulü

Ceza mahkemesinde taşınmaz devrinin hile ile gerçekleştiği olgusunun kabulü, hukuk mahkemesinde dava konusu yapılan olay nedeniyle davalının mahkûm olması 6098 sayılı TBK’nun 74. Maddesine göre hukuk hakimini bağlar.

Hukuk Genel Kurulunun E. 2013/4-1008 K. 2014/490 T. 9.4.2014 kararına göre ceza mahkemesinin mahkûmiyet kararı kesin delil niteliğindedir. Yargıtay'ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle "fiilin hukuka aykırılığı" konusuyla hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir.

12. Hile İddiasına İlişkin Hukuki Niteleme Hâkime Aittir


Yorum Yazın