Bazı mirasçıların mirasçılığının gizlenmesi, örneğin mirasçılık belgesinde gösterilmemesi yoluyla taşınmaz mülkiyeti kazanılması nedeniyle gerçekte mirasta hak sahibi olan mirasçıların kendi paylarına yönelik tapu iptali dava açmalarını ifade eder.
Davanın dayanağı 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’dur.
Ketmi Verese gerçekte mirasçı sıfatına sahip olduğu halde bir kimsenin bu sıfatı gizlenerek, yok sayılarak mirasın intikalinin ve paylaşılmasının sağlanmasıdır.
Ketmi verese mirasçılığın gizlenmesi yoluyla taşınmazın intikalinde yolsuz tescil yapılması nedeniyle gizlenen mirasçının zamanaşımına tabi olmaksızın yolsuz tescilin iptali ve payı oranında hak sahipliğinin tescili için açılan davalardır.
Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, mirasbırakanın aynî haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar.
Ketmi verese (mirasçılığın gizlenmesi) davalarında uyuşmazlığın çözümü, hasımlı veraset ilamı alınmak üzere açılacak bir dava sonucu, mirasbırakanın tüm mirasçılarının belirlenmesi ve davacıların bu mirasçılar arasında yer alıp almadığının saptanmasına bağlıdır.
Kesinleşmiş verasetin iptali kararıyla davacıların mirasçı olduklarını gösterir yeni veraset ilamı alınmalı, açılmış veraset ilamı davası beklenmelidir.
Davacıya hasımlı veraset ilamı alması için olanak tanınmalı, alınacak hasımlı mirasçılık belgesinde davacının mirasçı olduğu ve taraf ehliyetinin bulunduğu belirlendiği takdirde işin esasının incelenmesi ve sonuca göre karar verilmelidir.
Yargıtay kararları uyarınca yolsuz tescil niteliğinde olan ketmi verese davaları zamanaşımına tabi değildir.
Ketmi verese hukuki sebebinin kadastro öncesi sebep sayılıp sayılmayacağı hususunda içtihat birliği bulunmamaktadır. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3 maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü süre geçmişse ketmi verese davasının reddedilmesi gerektiğine ilişkin kararlar bulunduğu gibi aksi yönde yani ketmi verese davalarına hak düşürücü sürenin uygulanmayacağına ilişkin Yargıtay kararları da bulunmaktadır. Yargıtay uygulamasında bu konuda yeknesaklık bulunmamaktadır.
Yorum Yazın