Anayasa Mahkemesinin 01/08/2023 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 2022/83 esas sayılı kararı ile kamulaştırma bedeline dava tarihinden 4 ay sonra başlamak üzere yasal faiz uygulanmasına ilişkin Kamulaştırma Kanunu’nun 10. Maddesinin 9. Fıkrası iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesi anılan hükmü iki nedenle iptal etmiştir;
Anayasa’nın 46. maddesinin birinci fıkrasında kamulaştırmanın taşınmazın gerçek karşılığının ödenmesi şartıyla kullanılabilecek bir yetki olduğu hükme bağlanmıştır. Kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasında kamulaştırma bedeli dava tarihi itibarıyla belirlenmektedir. Ancak iptale konu kanunda faizin başlangıç tarihi yargılamanın dördüncü ayının sona erdiği tarih olarak belirlenmiştir. Bu durumda kamulaştırma bedeline 4 ay faiz işletilmemesi hak sahibinin enflasyon etkisiyle ekonomik kaybına yol açmaktadır.
İptal edilen kanun metninde kamulaştırma bedeli için sadece kanuni faiz ödeneceği belirtilmiştir. Enflasyon nedeniyle uğranılacak ve kanuni faizi aşan zararlarla ilgili herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Özellikle yüksek enflasyonist dönemlerde devletin kamulaştırma nedeniyle borçlu olduğu tutar ile alacaklı hak sahibi tarafından nihai olarak alınan tutar arasındaki enflasyon nedeniyle oluşan değer kayıplarını gidermek mümkün olmamaktadır.
A)01.08.2023 Tarihinden Sonra Açılan Davalar
Anayasa Mahkemesi kararının Resmi Gazete’de yayımlandığı 01.08.2023 tarihinden sonra açılan davalarda Anayasa’nın 46. Maddesinin son fıkrasına uygun olarak kamu alacaklarına için öngörülen en yüksek faiz uygulanmasına karar verilmesi gerektiği Yargıtay 5. Dairesi kararlarından anlaşılmaktadır.
B)01.08.2023 Tarihinden Önce Açılan Davalar
Yargıtay 5. Dairesince Anayasa Mahkemesi kararının Resmi Gazete’de yayımlandığı 01.08.2023 tarihi öncesinde açılmış kamulaştırma bedelinin tespitine yönelik davalarda yasal faiz ödenmesine karar verilmektedir. Bu kapsamda Yargıtay 5. Dairesi önüne gelen davalarda; “Anayasa’nın 153’üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan; “İptal kararları geriye yürümez.” hükmü ve “Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukukî duruma göre karara bağlanır.” genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararları nazara alındığında fark kamulaştırma bedeline 2942 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası gereğince davanın açıldığı tarihten 4 ay sonrasından başlamak üzere yasal faiz uygulanması gerekir” şeklinde karar vermektedir. (Örneğin Yargıtay 5. HD., E. 2024/3299 K. 2024/7685 T. 26.06.2024, Yargıtay 5. HD., E. 2024/1857 K. 2024/7371 T. 12.06.2024)
Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin güncel uygulaması Anayasa’nın sözüne aykırı olarak çıkartılmış kanun hükümlerinden olumsuz etkilenen, bu bağlamda mülkiyet hakkı zedelenen kişileri derdest davalarda korumak yerine aşağıda açıkladığımız üzere yapılan hatalı hukuki yorumla mülkiyet hakkı ihlaline yol açmaktadır.
A) Anayasa Mahkemesinin İptal Kararları Kesin Hüküm Halini Almamış Derdest Davalar Yönünden Uygulanmalıdır.
Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin konuya ilişkin kararlarındaki “Karşı Oy” yazılarında belirtildiği üzere; “Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesin hüküm halini almamış derdest davalar yönünden uygulanmaları gerekir. Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulî kazanılmış hakkın ve aleyhe bozma yasağının istisnasını teşkil ederler.” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 Esas, 2004/19 Karar sayılı kararı vd.)
Yargıtayca daha önce benimsenmiş bu ilke ışığında mülkiyet hakkı zedelenen kişilerin mağduriyetini gideren bir iptal kararının derdest davalar için derhal uygulanmaması açıkça hak kaybına yol açtığından hatalıdır.
B) Her Dava Açıldığı Sırada Var Olan Hukuki ve Fiili Duruma Göre Karara Bağlanır İlkesi Hatalı Yorumlanmaktadır.
Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin kararlarında atıfta bulunduğu içtihatlar özünde her davanın açıldığı sırada var olan maddi olgu ve vakalara göre karara bağlanmasına, dava açıldıktan sonra ortaya çıkan bir vaka veya hukuki nedenin (örneğin 5. Daire tarafından atıf yapılan HGK 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararında dava konusu meskenin dava açılmadan boşaltılmış olduğuna ilişkin tutanak) davada dikkate alınıp, alınmayacağına ilişkindir. Atıf yapılan içtihatlarda esas olan dava açıldığı sıradaki maddi olgular ve vakalara göre karar verilmesi gerektiğidir.
Anayasanın 46. Maddesinin metnine açıkça aykırı hüküm içeren, kişilerin mülkiyet hakkını zedeleyen, kamulaştırılan taşınmazın değerinin enflasyonun etkisi ile erimesine, kaybolmasına yol açan bir kanun maddesinin iptalinin yukarıdaki içtihatta verilen örnekle aynı mahiyette değerlendirilmesi hatalı bir yorumdur.
C) Anayasa Mahkemesinin İptal Kararlarının Kamu Düzenine Aykırılık Teşkil Eden Durumlarda Yokluk Anlamına Gelebileceği Öğretide Dile Getirilmektedir.
İptal edilen kanun maddesi metni normlar hiyerarşisine aykırı, hatta Anayasa hükmünü fiilen uygulanmaz hale getiren bir düzenleme içermekteydi. Anayasa değişikliğinin nasıl yapılabileceği usulü, nitelikli çoğunluk oyu ile karar alınabileceği Anayasada kurallara bağlanmış iken, bu zorlaştırılmış usullere tabi olmayan bir kanun ile kişilerin mülkiyet hakkı kısıtlanmıştır.
Doktrinde bazı yazarlar, yasama işlemleri açısından yokluk yaptırımının mümkün olduğunu ve Anayasa Mahkemesince yokluk kararı verilebileceğini yani kararın geriye doğru etkili olabileceğini belirtmektedir. Anayasa Mahkemesinin almış olduğu iptal kararlarının geçmişe yürümemesinin nedeni, iptal edilen norma dayanılarak geçmişte yapılan bireysel işlemlerin geçersizliği sonucunda kamu düzeninin bozulmasını önlemektir. (Anayasaya Uygunluk Bakımından Önleyici Denetim, On İki Levha Yayıncılık, Mayıs 2018, Ceren Yıldız) İşte tam bu noktada iptal edilen hüküm Anayasa hükmünü uygulanmaz hale getiren, mülkiyet hakkını zedeleyen ve kanaatimizce kamu düzenini açıkça ihlal eden bir düzenleme içerdiğinden bu hükme yönelik yokluk yaptırımı uygulanması ve geriye yönelik yok sayılması hukuken savunulmalıdır. Aksi kabul Anayasanın sözüne aykırı hükümler içeren kanunlar çıkartılmasının ve bu hükümlerin iptal edilene kadar geçerli olmasının önünü açabilecektir. Sonuç olarak; 01.08.2023 tarihinden önce açılmış derdest kamulaştırma bedelinin tespiti davalarında Anayasanın 46’ncı maddesinin son fıkrası hükmü nazara alınarak kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faize hükmedilmelidir.
Bugün için yıllık yasal faiz yüzde 24 iken kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faiz yıllık yüzde 54’tür. Aradaki fark yıllık yüzde 30’dur. Aradaki fark nedeniyle kamulaştırılan taşınmazın değeri enflasyona karşı erimekte, mülkiyet hakkı zedelenmektedir.
A) Derdest Davalar
01.08.2023 tarihinden önce açılan kamulaştırma bedelinin tespiti davalarında kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faiz uygulanması talebi Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümezliği ilkesi gerekçe gösterilerek Yargıtay 5. Dairesi tarafından reddedilmektedir.Derdest davalar bakımından davanın kesinleşmesinin akabinde süresinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yoluna müracaat edilebileceği değerlendirilmektedir.
B) 01.08.2023 Tarihinden Önce Açılmış ve Kesinleşmiş Davalar
Bu durumda bulunan davalar bakımından hak kaybını gidermek için etkin bir hukuk yolunun mevcut olmadığı kanaatindeyiz. Sorunun çözümü için yasa değişikliğine gidilmesi en doğru ve kalıcı çözüm olacaktır. Ancak mevcut durumda faiz nedeniyle uğranılan zararın yeni bir dava ile tahsili cihetine gidilmesi bir alternatif olarak düşünülebilir. Hak kaybını telafi etmek adına dile getirdiğimiz bu davanın adli yargı tarafından kesin hüküm ve Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümezliği ilkesi nedenleriyle reddedilmesi muhtemel bulunmakla beraber sonraki aşamalarda Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru ve akabinde AİHM’e yapılacak başvuru yollarının denenmesi mümkündür. Belirtmek isteriz ki söz konusu davanın olumsuz sonuçlanma riski bulunduğundan, bu durumda mahkemece yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılarak kaybedilebileceği göz önünde tutulmalıdır.
Yorum Yazın